"Bütün iş, sevmesini ne kadar biliyorum, ne kadar bilmiyorum."

_

12 Temmuz 2008 Cumartesi

5 Temmuz 2008 Cumartesi

Aşk Halleri

St. Petersburg seyahatinden hemen sonra yapmayı planladığım Antalya tatilinden vazgeçip evde kaldım. Okul ve sezon açıkken sorumluluklar ve angaryalar yüzünden yapamadıklarımı yapıyorum, bunların başında Mehmene geliyor. Temmuz sonuna kadar ortaya elle tutulur birşeyler çıkarırım diye ümit ediyorum.

İlk işim, çok sevdiğim Fer' le uğraşmaya başlamak oldu. Bu sene edindiğim tecrübeler ve bilgiler ışığında, en başta bir solo kanun parçası olarak ortaya çıkan Fer' i, kanun, kemençe, ney ve yaylı sazlar için düzenliyorum. Bu müzik, albümün 6. parçası. Kardeşi için güzelliğini feda ettikten onbir ay sonra, Mehmene Banu' nun Ferhad' a rastlayarak aşık oluşunu anlatıyor.

O, maşuğunu ilk görüş anı.
O, dünyanın birden bire bir toz bulutuyla kaplandığı, kimin ne olduğunun unutulduğu, o çok kısacık an, bir an zerresi.
Mehmene' nin kendi sultanlığını, Ferhad' ın nakkaşlığını, ve hatta kendi çirkinliğini henüz hatırlamayacak kadar şok olduğu o ilk aşka düşüş anı. Kendi dilinden: "Vallahi ben vuruldum..."

Fer' i çalışırken, hep çok nazlı, çok nazik, kırılgan, masum birşey olarak düşündüm bu ilk aşık olma anını. Mehmene' nin Ferhad' a olan hislerini ikiye ayırıp iki müzikte anlatmaya çalışmıştım, bunlardan biri işin en içgüdüsel ve yakıcı yanını anlatan "Şehvet(Nâr)", öbürü de en ulvi ve uçucu yanını anlatan Fer.(Işık) Sonuçta istediğim saflığı, kırılgan ama umut dolu hali yakalayabildiğimi düşünüyorum. Ne var ki bu duygu, bu ümit etme, bu arzu etme, bu kırılgan beğenilme isteği, olayların sonrasını düşününce beni gerçekten üzüyor.

Sormak lazım, aşkın doğasında mutluluk var mı? Yoksa aşk dediğimiz, zaten imkansızlıklar ve mücadelelerden mi besleniyor? İnsan elde ettiği birine aşık olmayı sürdürebilir mi?

Galiba hayır, ama yine de olacağı, olabileceği ümidini kalbimizin bir yerinde taşımaktan asla vazgeçmiyoruz.

Bu da yetişkinlerin masalı. " Ya olursa? "